8 Mayıs 2009 Cuma

Deneme 1 - Bölüm 6

-Ne yapıyorsun lan sen benim evimde!
-Gel abi gel içeriye bak seni kiminle tanıştıracağım.
Pişkinliğin son noktası… Ulan sanki senin evin de ben misafirliğe geliyorum. Ben adama sinirlenmişim, kapının eşiğinde bağırıyorum, ama o gayet sakin, beni biriyle tanıştıracakmış. Kolumdan tutup sürükledi beni.
İçeride, oturmaya kıyamadığım beyaz kanepenin üstünde pizza kutuları, yerlerde devrilmiş, kimisinin içi hala dolu olan bira şişeleri… Üstelik bunca pislikle kalmamışlar bir de çekirdeklerin çöplerini bile yere atmışlar!
-Bak bu Selen, bu da en yakın arkadaşım Emir.
Suat’ın bu tanıştırma amaçlı cümlesiyle etrafa bakmayı bırakıp kendime geldim. Sadece bütün apartmanı değil aynı zamanda tüm mahalleyi oynatmaya yetebilecek bir seste müzik, bastığım her yerde fındık kabuğu, şarap lekesi – Suat, umarım yıllardır sakladığım o şarabı açmadın! - gibi daha nicesinin beni beklediği sürprizler, karşımda saçları simsiyah, yüzünde kaç adet piercing olduğunu saymaya çalıştığım ama bir türlü tam bir sonuca ulaşamadığım, çoktan kendini kaybetmiş, bir yandan dans ederken bir yandan da elini sıkmam için uzatmaya çalışan bir kız. Suat’ın yeni sevgilisi…
Sevgilisi mi? İnsan sevgi gibi güzel bir kelimeyi şu kıza bakarak nasıl söyleyebilir bilmiyorum. Öyledir ama gerçekten, kimisinin üstünde hiç durmaz böyle güzel şeyler. Ne yapar eder iterler bütün sevgileri. Pek de sevilmezler zaten. Şimdi şu kıza bakınca… Ne diyebilirim…
Suat’ın kolumu sıkmasıyla gerçek dünyaya dönüp – bugün ne kadar çok kendime getiriyor beni- kızın elini sıktım. Sıkmaya çalıştım. Aslında sıkamadım. Çünkü kız asla yerinde durmuyordu, müzikle alakasız bir sürü hareket yapıyordu karşımda, benim güzel evimde, salonumda, katil olmaya o kadar yakındım ki…
-Suat senle bir mutfağa geçebilir miyiz arkadaşım?
Sorunun vurgusu pek hoşuna gitmedi herhalde paşamızın. Salak salak suratıma bakıyor. Tutup kolundan attım mutfağa.
- Ne yaptığını sanıyorsun oğlum sen?
- Nasıl ama beğendin değil mi kızı?
Hayır, anlamazlıktan gelmiyor. Gerçekten anlamıyor. Yaptığı şeyler o kadar normal geliyor ki ona. Aşık ya bir de… Tamam, artık her şeyi yapmaya hakkı var onun. Kız arkadaşını evime getirebilir, ortalığı dağıtabilir, aşık çünkü. Ne kadar çok insan var aşkı böyle şeyler zanneden. Şöyle bir bakıyorum da Suat’ın pis suratına, bazılarına aşk gerçekten hiç yakışmıyor.
-Suat ağzından tek kelime çıkmadan beş dakika içinde bu evi terk ederseniz gerçekten seni öldürmeyeceğim.
-Abi ama neden öyle --
-Suat çık dışarı defol git bu evden! Adama bak ya hala konuşuyor utanmadan! Çık git!
Şaka olup olmadığını anlamak için yüzüme baktı uzun uzun. Hala şaka yapabileceğimi düşünüyor. Ben de artık nasıl bir sinirle baktıysam, resmen gözleri doldu adamın. Korktu benden galiba. Arkasını döndü “sevgili” sini çağırdı ve çıkıp gittiler.
Hemen içeri koşup müzik setini kapattım. O anki sessizlik. Huzur kelimesi tanımlanacaksa eğer, o ana denmeli. Saliha Hanım polisleri aradı mı acaba?
Etrafı toplamam tam üç saat sürdü. O kadar yoruldum ki oturma odasında uyuyakalmışım. Kalktım, saat çok geç olmuştu. Üstümü değiştirdim, dişlerimi fırçaladım. Bir duş alsam çok iyi olurdu ama hiç halim yoktu, kendimi yatağa attım. Tam uykuya dalacakken telefonum çalmaya başladı, sıçradım. Büyük bir sinirle telefonu elime aldım. Arayan Seda Hanım’dı. Saat sabahın dördü oluyordu. Büyük bir merakla açtım.
-Emir, birazdan beni öldürecekler!
Sonra, kapandı…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder